GERÇEK VE SIRADIŞI BİLGİLER,İLGİNÇ HİKAYELER VE ÖZGÜN YORUMLARLA SİTEMİZ HİZMETİNİZDEDİR...

DOĞADAN

    LEYLEK

   Leylek türünün yayılışı çok geniş bir coğrafya üzerindedir.Almanya'dan havalanan ve Prenses adı verilen Leylek,Türkiye(İstanbul-Hatay) üstünden Güney Afrika Cumhuriyeti'ne gittiği tespit edilmiştir.Genellikle karadan yükselen sıcak hava akımını kullanarak daireler çizerek uçarlar.Nesli tehlike altında olmasa da yanlış insan yapılaşması ve sulak alanların kurutulması sonucunda Türkiye'deki sayıları azalmaktadır.
   Ak leylekler çatılara özellikle de bacaların tepesine yuva yaparlar.Bazı ülkelerde insanlar uğur getirdiğine inandıklarından leylekleri çekmek için damlarına kazıklar üzerine tekerlekler koyarlar.Leylek çiftleri çalı çırpı ve topraktan yaptıkları tepsi biçimindeki yuvalarını otla döşerler.Yuva her yıl yeni eklemeler yapıldığından çok büyür.
   Dişiler yuvaya genellikle beyaz dört yumurta bırakır.Erkek ve dişi yavrularını büyük ölçüde,yiyip kısmen sindirdikleri besinleri kusarak beslerler.Yavrular anne ve babalarını gördüklerinde gagalarını takırdatmaya başlarlar.

                                                         YAPRAKLAR NEDEN SARARIR?

   Yapraklarda onlara yeşil rengini veren klorofilden başka renk maddeleri karoten ve antosiyaninlerdir.Klorofil,güneşten gelen kırmızı ve mavi ışığı emip yeşil rengi yansıttığından yapraklar yeşil görünür.Karoten ve antosiyaninler,sarı ve kırmızı renkleri yansıtırlar.Karoten mısır,havuç,muz gibi bitkilerin sarı yahut turuncu rengini verir.Antosiyaninler de elma,pancar,üzüm ve çilek gibi bitkilerin kırmızı rengini verir.
   İlkbahar ve yaz boyunca yapraklarda klorofil ve karoten birlikte bulunur.Antosiyaninlerin çoğu sonbaharda üretilir.Klorofil kolayca parçalanan bir molekül olduğundan bitkilerin onu sürekli olarak üretmeleri gerekir.Klorofilin yapımı için güneş ışığı ve uygun sıcaklık gereklidir.Bu sebeple yaz aylarında bitkiler,parçalanan klorofilin yerine sürekli yenilerini üretirler.Sonbahar gelince sıcaklıklar düşer ve ışık azalır.Bu yüzden yapraklar klorofil üretemezler.Artık sıra sarılara ,turunculara,kırmızılara gelmiştir.

                                                                           KARTAL

   Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşlarındayken çok ciddi ve zor bir kararı vermek zorundadır. Kartalın yaşı 40′a dayandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. 
   Yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuvasında kalır. Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayayavurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer.Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder